Hayatı

Mevlana ve Yunus Emre

Mevlana ve Yunus Emre
Mevlana ve Yunus Emre

Bir rivayete göre Yunus Emre Hazretleri (kuddise sirruh), bir gün ansızın Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri‘ni (kuddise sirruh) ziyarete Konya’ya gitmiştir. Bu ziyaret Mevlana Hazretleri ve müritleri için tam bir sürpriz olmuştur. Gönüllere tesir edecek ve uzun yıllar akıllardan silinmeyecek bu görüşme şu şekilde cereyan etmiştir:

Mevlana Hazretleri dervişleriyle yaptığı sohbeti bitirdikten sonra, bir derviş telaşla odaya girdi ve heyecanla, uzaklardan gelen genç birisinin kendisini ısrarla görmek istediğini haber verdi. Mevlana Celaleddin; “Buyursun bakalım” diye müsaade verdi.

İçeriye orta boylu, cübbesiz, külahsız ve de sakalsız, çok sade giyimli bir delikanlı girdi.

Mevlana Celaleddin yerinden adeta bir ok gibi fırladı. Bu zatı mana aleminden tanıyordu. Bu, kendisi gibi çağlara damgasını vuracak yiğit bir Hak aşığı olan Yunus Emre Hazretleri, nam-ı diğer Aşık Yunus idi.

Heyecan ve hasretle kucaklaştılar.

Odadaki dervişler bu samimi karşılamaya bir anlam verememişti, ancak ortamın manevi yükünün yoğunlaştığını da anlamakta zorlanmadılar.

Daha sonra Mevlana ve Yunus Emre karşılıklı dini şiirler söylediler. Bir Mevlana söylüyor… Bir Aşık Yunus Söylüyor… Dervişler de onları hayranlıkla seyrediyordu…

Yunus Emre ve Mevlana Celaleddin-i Rumi birbirini özleyen iki kardeş gibi yan yana oturdular…

Hz. Mevlana sordu:

Pek güzel, pek sade giyinmişsiniz. Üzerinizde hırkanız bile yok, üşümez misiniz?

Yunus Emre şiirle karşılık verdi ;

Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil.
Gönlün derviş eyleyen, hırkaya muhtaç değil.

Mevlana Celaleddin beğendiğini belli eden bir hareket yaptı. Ve yine sordu;

Pek doğru söylersiniz. Nasılsınız iyi misiniz? Nelerle meşgulsünüz? Ne yapar, ne eylersiniz?

Aşık Yunus yine şiirle karşılık verdi;

Adımız miskindir bizim,
Düşmanımız kindir bizim.
Biz kimseye kin tutmayız,
Kamu alem birdir bize.

Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim!

Mevlana, Yunus Emre’ye Sordu;

– Biz dervişlerimize Tevhid’i öğretirken “Bir elma iki ayna” demiştik. Siz ne dersiniz?

Yunus Emre cevap verdi;

Tevhid imiş cümle alem.
Tevhidi bilendir adem.
Bu tevhidi inkar eden
Öz canına düşman imiş.

Mevlana, Yunus Emre’nin bir süre dergahta kalmasını istiyordu.

– “Evet, davetimizi kabul buyurursanız, çok memnun kalacağız. Hemde size yazdığımız 6 ciltlik Mesnevi’yi okurduk” dedi.

Yunus Emre kalktı, kapıya doğru yönelirken ilk kez şiirsiz konuştu;

Ne kadar uzun yazmışsınız! Çok emek ve gayret sarf etmişsiniz. Bize kalsaydı aynen şunu söylerdik;

“Ete kemiğe büründüm,
Yunus diye göründüm”

Yunus Emre Hazretleri kapıdan hızla çıkıp gözden kayboldu…

Bütün Sayılarda Bir Vardır – Taşkın Tuna


İlerleyen zamanlarda Yunus Emre Hazretleri, bir şiirinde Mevlâna Hazretleri’nden ya da başka bir ifadeyle O’nu ziyaretinden şöyle bahseder:

Mevlana Hüdavendigar
Bize nazar kılalı
Onun görklü nazarı
Gönlümüz aynasıdır!..


Mevlana ve Yunus Emre

Mevlâna’nın Hayatı

Bir Yorum Yaz